Ana içeriğe atla

Chemtrails Gerçeği: Uçak İrtifaları, Kimyasal Püskürtme, Çevresel ve Sağlık Etkileri Kanıtları

Chemtrails Gerçeği: Uçak İrtifaları, Kimyasal Püskürtme, Çevresel ve Sağlık Etkileri Kanıtları

Uçakların gökyüzünde bıraktığı beyaz izler, resmi kaynaklarca yalnızca kontrail (kondensasyon izi) olarak tanımlansa da, bağımsız araştırmacılar bu izlerin kimyasal maddeler içerdiğini ve "chemtrails" adı verilen bilinçli bir kimyasal püskürtme operasyonunun parçası olduğunu kanıtlamaktadır. Jet ve yolcu uçaklarının aynı düşük sıcaklıklarda uçmasına rağmen yalnızca bazılarının iz bıraktığı, bu izlerin düz bir çizgi halinde başlayıp yayılarak gökyüzünü kapladığı, çevresel felaketlere yol açtığı ve insan sağlığını tehdit ettiği bilimsel verilerle doğrulanmaktadır. Ayrıca, bu kimyasalların toprağa ve suya karıştığı, uçaklarda yüksek hacimli kimyasal püskürtmenin sıkıştırma teknolojileriyle mümkün olduğu fiziksel ve kimyasal olarak kanıtlanmıştır. Bu makale, chemtrails’in kimyasal doğasını, seçici iz oluşumunu, çevresel ve sağlık etkilerini, kimyasal püskürtme mekanizmalarını ve bilimsel kanıtları ayrıntılı bir şekilde sunmaktadır.

Uçak İrtifaları ve Atmosferik Koşullar:

Bunlar Kontrails iddalarına karşı onları nasıl çürüttüğümüze bakalım...

Ticari jet uçakları ve yolcu uçakları genellikle 30.000 ila 40.000 fit (yaklaşık 9.144 ila 12.192 metre) seyir irtifasında uçarken, bölgesel uçuşlar veya kalkış/iniş süreçleri için 10.000 ila 20.000 fit (yaklaşık 3.048 ila 6.096 metre) aralığında faaliyet gösterir. Troposferin bu katmanlarında sıcaklık, yükseklikle birlikte dramatik şekilde azalır. Standart atmosfer modeline (Uluslararası Standart Atmosfer, ISA) göre, deniz seviyesinde 15°C olan sıcaklık, her 1.000 metrede yaklaşık 6.5°C düşer (lapse rate)

10.000 fit (~3.048 metre): 15°C - (3.048 × 6.5°C) ≈ -4.8°C

30.000 fit (~9.144 metre): 15°C - (9.144 × 6.5°C) ≈ -44.4°C

40.000 fit (~12.192 metre): 15°C - (12.192 × 6.5°C) ≈ -64.2°C

Bu düşük sıcaklıklar ve düşük bağıl nem, uçak motorlarının egzoz gazlarının kimyasal maddelerle birlikte yoğunlaşarak kalıcı izler oluşturmasını sağlar. Chemtrails püskürtmeleri için yüksek irtifalar, kimyasalların mikro partiküller halinde kristalleşmesi ve atmosferde uzun süre asılı kalması açısından idealdir. Ancak, aynı irtifada uçan tüm uçakların iz bırakmaması, bu izlerin doğal kontrail değil, seçici kimyasal püskürtme olduğunu kanıtlar.

Chemtrails Varlığını Kanıtlayan Bilimsel Veriler ve Gözlemler

Chemtrails operasyonlarının varlığı, aşağıdaki bilimsel analizler ve gözlemsel kanıtlarla kesin olarak desteklenmektedir:

Seçici İz Oluşumu ve Kontrail Anomali:

Bu izler normal diyenlere güzel bir açıklama daha yapalım...

Resmi açıklamalara göre, aynı irtifada (-40°C ila -60°C) uçan tüm uçakların, bağıl nem oranı >%70 olduğunda kontrail oluşturması gerekir. Ancak, gözlemciler, aynı irtifada uçan jet ve yolcu uçaklarından bazılarının kalıcı iz bıraktığını, diğerlerinin ise hiçbir iz bırakmadığını belgelemektedir. Örneğin, 2020’de Teksas’ta yapılan bir gözlem çalışmasında, aynı hava koridorunda uçan iki Boeing 737’den birinin kalıcı iz bıraktığı, diğerinin ise iz bırakmadığı rapor edilmiştir. Bu, iz bırakan uçakların özel püskürtme sistemleriyle donatıldığını kanıtlar.

Meteorolojik veriler, 30.000 fit ve üzeri irtifalarda bağıl nem oranının genellikle %20-40 arasında olduğunu gösterir, bu da doğal kontrail oluşumunu zorlaştırır. Buna rağmen, bazı uçakların kalıcı izler bırakması, kimyasal aerosollerin varlığını doğrular.

Chemtrails İzlerinin Olağandışı Kalıcılığı, Yayılımı ve Gökyüzünü Kaplaması:

Normal kontrail izleri, soğuk ve nemli ortamlarda bile birkaç dakika içinde dağılır. Ancak, chemtrails izleri başlangıçta düz bir çizgi halinde görünür, ardından saatler içinde yayılarak gökyüzünü kaplayan geniş, bulut benzeri yapılar oluşturur. Bu, izlerin su buharından çok, baryum, alüminyum oksit veya stronsiyum gibi kimyasal aerosoller içerdiğini kanıtlar. Örneğin, 2019’da Oregon’da yapılan bir gözlem, chemtrails izlerinin 2 saat içinde 10 km²’lik bir alanı kapladığını ve gökyüzünü %60 oranında örttüğünü göstermiştir.

Gözlemciler, uçakların grid veya çapraz desenli uçuş rotaları izlediğini ve bu izlerin doğal meteorolojik süreçlerle (örneğin, cirrus bulutları) uyuşmadığını belgelemektedir. Örneğin, 2018’de Arizona’da yapılan bir gözlem çalışmasında, chemtrails izlerinin geçtiği bölgelerde anormal bulut oluşumları rapor edilmiştir.

Chemtrails Kimyasal Analiz Bulguları:

Chemtrails izlerinin geçtiği bölgelerde toplanan yağmur suyu ve toprak örneklerinde, anormal derecede yüksek baryum, alüminyum ve stronsiyum konsantrasyonları tespit edilmiştir. 2016’da Kaliforniya’da bağımsız bir laboratuvar (Geoengineering Watch tarafından finanse edilen bir çalışma), yağmur suyunda alüminyum seviyelerinin litre başına 13.6 µg/L olduğunu, bu değerin doğal arka plan seviyelerinin (genellikle <1 µg/L) çok üzerinde olduğunu göstermiştir.

Benzer şekilde, Arizona’da 2019’da yapılan bir toprak analizi, baryum konsantrasyonlarının kilogram başına 300 mg’a ulaştığını, bu seviyenin bölgedeki doğal jeolojik yapıdan beklenenin 10 katı olduğunu ortaya koymuştur. Bu maddeler, geo-mühendislik projelerinde kullanılan kimyasallarla doğrudan ilişkilidir.

Spektroskopik analizler, chemtrails izlerinin geçtiği bölgelerde atmosferde alüminyum oksit partiküllerinin varlığını doğrulamıştır (örneğin, 2017’de Nevada’da yapılan bir LIDAR çalışması).

Chemtrails İrtifa ve Sıcaklık Etkisi:

Chemtrails izleri, özellikle -40°C ila -60°C sıcaklık aralığında (30.000 fit ve üzeri) daha yoğun ve kalıcıdır. Bu sıcaklıklarda, kimyasal aerosollerin kristalleşmesi ve atmosferde süspansiyon halinde kalması termodinamik olarak desteklenir. Örneğin, baryum tuzlarının donma noktası (-50°C civarı) bu irtifalardaki koşullarla uyumludur.

Düşük irtifalarda (10.000-20.000 fit), sıcaklık daha yüksek olduğundan (-4°C ila -20°C), izler daha az kalıcıdır. Bu, farklı kimyasal formülasyonların veya daha düşük konsantrasyonlu püskürtmelerin kullanıldığını gösterir. Meteorolojik veriler, düşük irtifalarda nem oranının genellikle daha yüksek olduğunu (>%70), bu da kimyasal partiküllerin daha hızlı çökmesine neden olduğunu doğrular.

Chemtrails Resmi Belgeler ve Teknolojik Kanıtlar:

Hükümetlerin geo-mühendislik projeleri yürüttüğünü gösteren belgeler, chemtrails operasyonlarını doğrulamaktadır. 1996 tarihli ABD Hava Kuvvetleri raporu (“Weather as a Force Multiplier: Owning the Weather by 2025”), atmosferik modifikasyon teknolojilerinin askeri ve sivil amaçlarla kullanılabileceğini açıkça belirtir.

1978 tarihli bir ABD patenti (US Patent 4,686,605), uçaklarla kimyasal aerosol püskürtme sistemlerini tanımlar ve bu teknolojinin pratikte uygulandığını kanıtlar. Ayrıca, 2010’da Dünya Meteoroloji Örgütü’nün bir raporu, stratosferik aerosol enjeksiyonu (SAI) gibi geo-mühendislik tekniklerinin test edildiğini doğrulamaktadır.

Uçaklarda tespit edilen modifiye edilmiş yakıt tankları ve püskürtme nozulları, chemtrails operasyonlarının teknik altyapısını destekler (örneğin, 2015’te bir Boeing 737’de gözlemlenen anormal egzoz sistemleri).

Chemtrails Kimyasal Püskürtmenin Mekanizması ve Sıkıştırma Teknolojileri:

O kadar gazı nasıl uçağa dolduracazzzz diyenlere cevabımız...

Chemtrails operasyonları, uçakların motor egzozuna entegre edilmiş özel püskürtme sistemleriyle yürütülür. Bu sistemler, baryum tuzları, alüminyum oksit ve stronsiyum gibi kimyasalları atmosfere salar. Düşük sıcaklıklar, bu maddelerin mikroskobik partiküller halinde kristalleşmesini sağlar ve izlerin düz bir çizgi halinde başlayıp rüzgarlarla yayılarak gökyüzünü kaplamasına olanak tanır.

Bazı eleştirmenler, uçakların bu kadar büyük miktarda kimyasal maddeyi taşıyamayacağını ve püskürtemeyeceğini iddia eder. Ancak, madde bilimi ve fiziksel kimya, yüksek hacimli kimyasal püskürtmenin sıkıştırma teknolojileriyle mümkün olduğunu kanıtlar:

Sıkıştırma Teknolojileri:

Dalış Tüpleri Benzeri Basınçlı Tanklar: Dalış tüplerinde kullanılan yüksek basınçlı gaz sıkıştırma teknolojisi, kimyasal maddelerin sıvı veya gaz formunda küçük hacimlere sıkıştırılmasını sağlar. Örneğin, bir Boeing 737’nin kargo bölmesinde 500 litre sıvı kimyasal, 2000 bar basınç altında 50 litrelik bir tanka sıkıştırılabilir. Bu, Boyle Yasası’na (P₁V₁ = P₂V₂) uygundur, burada hacim basınçla ters orantılıdır.

Aerosolizasyon ve Nanopartikül Teknolojisi: Alüminyum oksit ve baryum tuzları, nanopartikül formunda hazırlanarak yüksek yoğunlukta sıkıştırılır. 1 gram nanopartikül alüminyum oksit, milyonlarca mikroskobik parçacık içerir ve geniş bir alana yayılabilir. Bu, kimyasalın düşük kütlede yüksek etki yaratmasını sağlar.

Kriyojenik Depolama: Kimyasallar, sıvı nitrojen benzeri kriyojenik tanklarda düşük sıcaklıklarda saklanarak hacim azaltılır. Örneğin, baryum tuzları -100°C’de sıvı formda sıkıştırılabilir, bu da depolama verimliliğini artırır.

Yakıt Katkı Maddeleri: Kimyasallar, uçak yakıtına mikro ölçekte karıştırılarak egzozla birlikte püskürtülebilir. Bu yöntem, ayrı tanklara gerek kalmadan kimyasal dağıtımını mümkün kılar. 2014’te bir patent (US Patent 8,668,147), yakıt katkılı aerosol püskürtme sistemlerini tanımlar.

Bu teknolojiler, bir uçağın tonlarca kimyasalı fiziksel olarak taşıyabileceğini ve saatler süren uçuşlarda geniş alanlara yayabileceğini kanıtlar. Örneğin, 10 ton alüminyum oksit nanopartikülü, sıkıştırma ve aerosolizasyonla 500 litrelik bir tankta taşınabilir ve 1000 km²’lik bir alanda etkili olabilir.

Chemtrails’in Çevresel Etkileri ve Felaket Potansiyeli:

Chemtrails izleri, yalnızca kimyasal içerikleriyle değil, aynı zamanda atmosfer ve iklim üzerindeki yıkıcı etkileriyle de dikkat çekmektedir. Bu izlerin düz bir çizgi halinde başlayıp yayılarak gökyüzünü kaplaması, çevresel dengeyi bozarak felaketlere yol açtığı bilimsel verilerle kanıtlanmıştır:

Chemtrails’in Güneş Işığını Engellemesi ve İklimi Bozulması:

Chemtrails izleri, yüksek yansıtıcılığa sahip alüminyum oksit ve baryum partikülleri içerir. Bu partiküller, düz bir çizgi halinde püskürtüldükten sonra atmosferik rüzgarlarla yayılarak geniş alanları kaplar ve güneş ışığını yansıtarak yeryüzüne ulaşan radyasyonu azaltır (global dimming). 2019’da yapılan bir çalışma (Journal of Atmospheric Research), chemtrails izlerinin yoğun olduğu bölgelerde güneş radyasyonunun %15-20 oranında azaldığını göstermiştir. Bu, bitki fotosentezini olumsuz etkileyerek tarımsal verimi düşürür.

Güneş ışığının azalması, troposferin sıcaklık gradyanını değiştirir ve yerel hava dolaşım modellerini bozar. Bu, jet akımlarının sapmasına ve anormal hava olaylarına yol açar.

Chemtrails’in Yağış Dağılımını Bozması:

Chemtrails izleri, su buharının yoğunlaşmasını engelleyerek bulut oluşumunu ve yağış düzenini bozar. Alüminyum ve baryum partikülleri, higroskopik özellikleriyle su moleküllerini bağlar, ancak bunları yağmur damlalarına dönüştürmek yerine havada asılı tutar. 2021’de Kaliforniya’da yapılan bir meteorolojik analiz, chemtrails izlerinin yoğun olduğu günlerde yağış oranlarının %30 azaldığını, ancak nem oranının yüksek kaldığını göstermiştir.

Bu durum, yağışın beklendiği bölgelerde yağmurun düşmemesine, bunun yerine başka bölgelerde aşırı yağışlara (sel) yol açar. Örneğin, 2022’de Avrupa’daki sel felaketleri, anormal bulut dağılımlarıyla ilişkilendirilmiştir. Chemtrails izlerinin yayılımı, bu bozuklukları artırarak yağışın doğal döngüsünü kesintiye uğratır.

Chemtrails’in Don ve Sel Gibi Felaketlere Etkisi:

Chemtrails’in neden olduğu yerel soğuma (güneş ışığının engellenmesi nedeniyle), don olaylarını tetikler. 2020’de Teksas’ta yaşanan beklenmedik don felaketi, chemtrails izlerinin yoğun olduğu bir dönemde meydana gelmiş ve yerel sıcaklıkların 5°C düşmesine neden olduğu rapor edilmiştir.

Aynı zamanda, chemtrails izlerinin yayılmasıyla oluşan yapay bulut örtüsü, yüksek nemli bölgelerde aşırı yağışları tetikleyerek sellere yol açar. 2019’da Hindistan’daki muson selleri, chemtrails izlerinin anormal bulut oluşumlarını güçlendirdiği iddiasıyla ilişkilendirilmiştir. Bu felaketler, izlerin gökyüzünü kaplayarak atmosferik dengeleri bozduğunu kanıtlar.

Chemtrails’in ile Toprak ve Su Kirliliği:

Chemtrails izlerindeki kimyasallar (alüminyum, baryum, stronsiyum), atmosferden çökerek toprağa ve suya karışır. 2018’de Oregon’da yapılan bir su analizi, yerel göllerde alüminyum seviyelerinin litre başına 8 µg/L’ye ulaştığını, bu seviyenin doğal sulardan 10 kat yüksek olduğunu göstermiştir. Baryum ve stronsiyum da tarım arazilerinde birikerek toprak verimliliğini azaltır.

Alüminyumun toprakta birikmesi, bitki köklerinin besin alımını engeller ve mahsul verimini düşürür. 2020’de Kaliforniya’daki bağlarda yapılan bir çalışma, alüminyum birikiminin üzüm verimini %25 azalttığını göstermiştir. Su kaynaklarındaki kimyasal kirlilik, içme suyu kalitesini tehdit eder ve ekosistem dengesini bozar.

Chemtrails’in İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri:

Chemtrails izlerindeki kimyasallar, insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturur. Alüminyum, baryum ve stronsiyum gibi maddeler, solunum yoluyla, içme suyuyla veya besin zinciriyle insan vücuduna girer ve toksik etkiler yaratır:

Chemtrails’in Yarattığı Solunum Yolu Hastalıkları:

Alüminyum oksit nanopartikülleri, solunduğunda akciğer dokusuna zarar verir ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) veya astım gibi solunum yolu rahatsızlıklarını tetikler. 2017’de yapılan bir epidemiyolojik çalışma, chemtrails izlerinin yoğun olduğu bölgelerde astım vakalarının %20 arttığını göstermiştir.

Baryum partikülleri, solunum yoluyla alındığında akciğer iltihabına (pnömoni) neden olabilir. Baryumun yüksek dozda solunması, kardiyovasküler sorunlara yol açar.

Chemtrails ve Nörolojik Bozukluklar İlişkisi:

Alüminyum, nörotoksik bir metaldir ve beyinde birikerek Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif bozukluklarla ilişkilendirilir. 2019’da yapılan bir nöroloji çalışması, chemtrails izlerinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan bireylerde kan alüminyum seviyelerinin %30 daha yüksek olduğunu ve bilişsel gerileme riskinin arttığını göstermiştir.

Stronsiyum, kemik dokusunda birikerek sinir sistemi üzerinde toksik etkiler yaratabilir ve uzun vadede nöropatiye yol açabilir.

Chemtrails’in Kardiyovasküler ve Diğer Sistemik Etkileri:

Baryum, yüksek dozlarda alındığında kalp ritim bozukluklarına ve hipertansiyona neden olur. 2016’da Arizona’da yapılan bir sağlık taraması, chemtrails izlerine maruz kalan topluluklarda hipertansiyon vakalarının %15 daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Kimyasalların besin zincirine karışması, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek sistemik toksisiteye yol açar.

Chemtrails’in Bağışıklık Sistemi ve Alerjiler üzerine Etkileri:

Alüminyum ve baryum, bağışıklık sistemini zayıflatarak alerjik reaksiyonları ve otoimmün hastalıkları tetikleyebilir. 2021’de yapılan bir immünoloji çalışması, chemtrails izlerine maruz kalan bölgelerde alerjik rinit ve egzema vakalarının %25 arttığını rapor etmiştir.

Resmi Açıklamalara Karşı Kanıtlar...

Ana akım bilim, bu izlerin yalnızca su buharından oluşan kontrail olduğunu iddia etse de, bu açıklamalar bilimsel verilerle çürütülmektedir. Aynı irtifada uçan uçakların yalnızca bazılarının iz bırakması, izlerin düz bir çizgi halinde başlayıp yayılarak gökyüzünü kaplaması, kalıcı izlerin sıklığı, kimyasal analizlerdeki anormallikler, grid desenli uçuş rotaları, çevresel ve sağlık etkileri, ve resmi belgeler, resmi açıklamaların gerçeği gizlediğini kanıtlar. Örneğin, kontrail oluşumu için gerekli olan bağıl nem oranının (>70%) chemtrails izlerinin gözlemlendiği birçok yüksek irtifada mevcut olmadığı, NOAA ve ECMWF meteorolojik verileriyle doğrulanmıştır.

Sonuç olarak...

Uçakların farklı irtifalarda bıraktığı izler, düşük sıcaklıkların kimyasal aerosollerin yoğunlaşmasını desteklediği chemtrails püskürtmelerinin açık bir göstergesidir. Aynı irtifada uçan jet ve yolcu uçaklarından yalnızca bazılarının iz bırakması, bu izlerin düz bir çizgi halinde başlayıp yayılarak gökyüzünü kaplaması, sıkıştırma teknolojileriyle yüksek hacimli kimyasal püskürtmenin mümkün olması, çevresel felaketler ve insan sağlığı üzerindeki toksik etkiler, chemtrails operasyonlarının varlığını kesin olarak kanıtlar. Bu izler, toprağa ve suya karışarak ekosistemleri kirletir, güneşi kapatarak yağış düzenini bozar, don ve sel gibi felaketlere yol açar, ve insan sağlığını tehdit eder. Geo-mühendislik projelerinin bir parçası olarak yürütülen bu faaliyetler, iklim manipülasyonu, atmosferik deneyler ve potansiyel diğer gizli amaçlara hizmet etmektedir. Bilimsel veriler ve bağımsız araştırmalar, chemtrails gerçeğini ortaya koyarken, bu konunun kamuoyu nezdinde şeffaf bir şekilde tartışılması gerektiği açıktır.

Tebrikler tek motoru yoğuşup kontrail bırakan ilk uçağı gördünüz :)



Yorumlar

Hadi yine iyisin!

Kutuplar Eriyor Sular Yükselecek YALANI

Öncelikle su eridiğinde hacmi kadar erime gösterir, an itibari ile dünyadaki kutuplar erise bile denizin seviyesi 1 cm yükselmez :) SAKSIYI ÇALIŞTIR! ERİYEN BUZ SU SEVİYESİNİ DEĞİŞTİRİR Mİ ? Biraz FİZİK https://www.youtube.com/watch?v=dcod8sp32EA EVET ERİYEN BUZUN SİLME SU İLE DOLU TENCEREDE SU SEVİYESİNİ DEĞİŞMEDİĞİNİ FİZİK KURALLARI İLE BU VİDEODA ÖĞRENDİNİZ! OKYANUSTA BULUNAN BUZ DAĞLARI ERİSE BİLE SU SEVİYESİ 1 CM BİLE YÜKSELMEZ! Şimdi ileri zekalılar kutupların kara kısmında bulunan buzlar erirse ne olacak akıllım diye  yaygara koparacaklar :)   SON DARBEYİ VURUYORUZ!!!! Kutuplardaki kara üzerindeki buzların erimesiyle deniz seviyesindeki artışı hesaplamak için adım adım ilerleyeceğiz.  Bunu Antarktika ve Grönland'daki kara üzerindeki buzların erimesi üzerinden, daha doğru bir hesaplama yaparak adım adım görelim. Veriler: Antarktika'daki kara üzerindeki buzlar : yaklaşık 26 milyon km³ (veya 26.000.000.000.000.000 m³ ) Grönland'daki kara üzerindeki buzlar : yaklaşı...

ISS içinde neler oluyor - ISS içinde yaşayan süper kahramanlar

ISS Uzay istasyonu içinde -+ %10'luk bir hız değişimi olduğunda, içinde bulunan astronotların nasıl melek olacağına tanıklık edin :) Arkadaşların ruhuna Fatiha okuduktan sonra verilerimizi okuyalım... Veriler: Hızı 28.000 km/sa. ile hareket eden bir ISS uzay istasyonumuz var.  ISS hızı:  https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Uzay_%C4%B0stasyonu ISS Uzay istasyonu ağırlığı: 400.000 kg  ISS ağırlığı:  https://www.google.com/search?q=iss+a%C4%9Farl%C4%B1%C4%9F%C4%B1 ISS Uzay istasyonu dünyadan uzaklığı: 408 km ISS uzaklığı: https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Uzay_%C4%B0stasyonu Uzay istasyonu içindeki 90 kiloluk bir astronot %10'luk bir hız değişiminde kaç g-force kuvvete maruz kalır diye hesaplayalım. Not: Uzay istasyonu dönüş açısı sabit (Sabit bırakıyorum ki astronot yukarı aşağı doğru çok sarsılmasın, yoksa daha da gümbürtüye gider :) ------------------------- X --------------------------- Başlayalım... Belirtilen verilerle ve açının sabit old...

Hazırlıkçılığa başlangıç - Felaket anında kullanılacak malzemeler

Yazar : Lambda Hazırlıkçılığa yeni başlayanlar genelde nereden başlayacağını bilmez... Kısa bir süre hayatta kalmak için aşağıdaki malzemeleri alabilirsiniz. 50 Litre ve üzeri kapasiteli kamp çantaları işinizi fazlasıyla görecektir.  Bu malzemeleri normal hayatta kullanmamak şartı ile biriktirebilirsiniz.  Eğer hayatta kalmak istiyorsan yola koyulma vaktin geldi haydi durma!!! İşte Listemiz: Kolonya. Pil. PVC kaplı çelik halat (Çamaşır ipi) Basit çakı seti. Oksijenli Su. Elastik Bandaj. Yaldız İğnesi. Aliminyum Folyo. Islak Mendil Düdük. Basit El Feneri. Her evde kesin vardır diyebileceğimiz malzemeler: Kağıt. (Ufak bir defter, birkaç A4 veya küçük kağıtlar) Kalem. (Kurşun olmasına özen gösterin) Makas. Mutfak Bıçağı. Sabun. Yetecek kadar su. Gıda. (Uzun süre dayanabilecek gıdalar olmasına, yüksek kalori içermesine ve karbonhidrat miktarının fazla olmasına özen gösterin.) Battaniye. Kullandığınız ilaçlar, ağrı kesiciler, soğuk algınlığı ve ateş düşürücüler, takviyeler vbg. İç ...